Türkçe (Türkiye)

BÜTÜN DÜNYA DİLLERİYLE EZHERİ- ŞERİF MUTEDİL FİKİRLERİ YAYIMA MİNBERİ

 

تجريبي
Anonym
/ Categories: Main_Category

تجريبي

‎Nisan 2017 de Ezher’in Büyük İmamı Konuşması

 

Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla...‎

 

Hamd, âlemlerin Rabbine mahsustur. Salat ve selam, Allah’ın âlemlere rahmet olarak ‎gönderdiği Peygamberinin üzerine olsun.‎

‎‎

Allah'ın selamı, merhameti ve bereketi sizin üzerinize olsun..‎

Müslüman ‎Hikmetşinaslar Meclisi daveti üzerine gelen Dünya Kiliseler Konseyi Genel Sekreteri Dr. Olaf Fiks Tavit, Dünya Kiliseler Konseyi ve   beraberindeki dünyadaki bütün Hıristiyan mezhepleri temsil eden heyeti ve değerli misafirler Ezher-i Şerif'i Camine hoş geldiniz.  Müslüman Hikmetşinaslar Meclisi Cenevre'de Dr. Olaf Fiks Tavit‎ ilk defa gördüğünden beri herkes için iyilik ve dürüstlükle dolu bir kalbe sahip olduğunu ve tüm insanlara huzur ve mutluluğu isteğini gördük. Bu, ruh ve vicdan rahatlığında belirlenen huzur tüm ilahi dinlerin mesajıdır. Bütün dinlerin kanunları ve inançları ve ibadetleri ve işlemleri ve ahlakları ortak kökü budur…

Sözümün başlangıcında Cenevre’de geçen yılın Ekim 2016'da İlk toplantımızın sonuçlarını hatırlatmak isterim. Bu sonuçlardan: Doğu ve Batı'da insanları arasındaki sevgi, barış ve adalet yayımı yolunda engelleri giderilmesine yönelik çabaların yoğunlaştırılmaktır. Bundan sonraki görüşmemiz – yanı bu günkü toplantımız-  Kahire’deki Ezher camiinde olacaktır.  Bundan sonra aramızdaki yazışmaların sonucu «Vatandaşlık ve bir arada yaşama girişimlerinin aktifleşmesinde dini liderlerin rolü » konuyu ele almaktır.

Bu konu, sandığıma göre Doğu'da Arap ve İslam dini liderleri ilgisini çekebilir. Çünkü bu terörizm çağrıları önünde en büyük sorun teşkil etmektedir.   Bu çağrılar sayesinde  doğu ve batı gençlerin zihinlerini saptırmaya, «İslam Devleti» hakkında akıllarına ve fikirlerine yanlış algıları yerleştirmeye ve 1924'te «Osmanlı Hilafeti » çöküşünden beri İslam hukuku ve fıkhı aştığı kavramları ve terimleri İslam hukukuna geri yükletmeye çalışılmaktadır. Bu kavramlardan: Ehli zimmet, cizye ve esaret…

Geçmiş zamanda İslami halifelik sistemi- o çağın mantığını gerektirdiği  - Hilafet devletinde gayrimüslimlerin haklarıyla ilgili belli hükümleri bulunsa da İslam’ın kendi hukuk mantığına göre bu siyasi sistemi değiştirirse onunla bağlı olan İslami devletle gayrimüslim ilişkisi temelinde ilişkilerinin hükümlerin birçoğu veya azı değiştirilir.

Müslüman ülkeler sistemlerinde çağdaş yönetimleri yerine İslam şeraitine hiçbir bağlantısı olmayan ve zihinlerinde hayali sistemler geri götürmeye hedefleyen gayretler ve zorluklar karşısındayız. O zaman bu bozuk anlayışlar ve sahte dindarlığı ve Kur'an'ı Kerim ve Sünnet-i Şerife’de doğru dinin değerlerini ile önceki dönemlerin koşullarının gerektirdiği bilim adamlarının içtihatları arasında karıştırmalardan kaynaklanan riskleri karşısındayız.

Bu koşullar ve gelişimin gereksinimleri farklarla «Vatandaşlık» meselesinde dinler liderleri tarafından konuşulması gereken ilk konu olur. Çünkü bunun maddi ve manevi destek bulan bu hayallere pratik bir tepki ve karşılık sayılmaktadır.  Onlar bu hayalleri gerçekleşmek için sarf edilen gayretleri  Allah rızası için bir cihat olduğunu ve  İslam zafer ve gurur zamanlarında  geri götüreceklerini  sanıyorlar.  

        Gayrimüslimler için  konulan «Gayrimüslimler, Müslümanların aynı hakları ve sorumlulukları sahiptirler » diyen fıkıh kuralı uygulamasını garantileyen vatandaşlık olduğunu hiç şüphem yoktur.  Bu kural çağdaş  deyimiyle hak ve görevlerde mutlak eşitliktir..

Ezher-i Şerif’in ve Müslüman Hikmetşinaslar Meclisi  tarafından geçen şubat  ayında «ÖZGÜRLÜK VE VATANDAŞLIK,  ÇEŞİTLİLİK VE BÜTÜNLEŞME » başlığı altında düzenlenen konferansta modern tarihimizde ilk kez vatandaşlık sistemi  tamamen bir İslam sistemi olduğunu  ve Hz. Peygamber(s.a.v.)'in tarafından  Medine Münevvere ’deki  ilk İslam devletinde uyguladığını açıklanmıştır.

Yanılmıyorsam Batı'da böyle bir çağrı parıltısından çok kaybedebilir, Çünkü orada vatandaşlık ve hak ve görevlerin eşitliği uygulayan toplumlarda vatandaşlık bir sorun teşkil olmayabilir. Belki de Batıda şimdiki en büyük sorunu ve zorluğu İslamıfobi olgusu karşısında durmaktır.

Bu çok tehlikeli olguyu bırakılırsa ve dinlerin gerçeği  ve felsefeleri, amaçları  olan insan mutluluğu ve ruhsal, zihinsel ve ahlaki  yükseltmek olduğunu belirtmekle onun karşısında durulmazsa bir kartopu gibi yuvarlanıp büyüyecektir..

        Korktuğum şey bu «İslamıfobi» olgusu gelişip gelecekte  «Dinfobi» olguya dönmesidir. Siyah bulutlarla dolu bir ufukta bütün dinleri özellikle: dünyanın İki büyük dini olan Hıristiyanlığı ve İslam’ı inkar edilir.

Ateistlere göre Hıristiyanlık, Doğu'da Haçlı savaşlar ve Batı'da dini savaşları icat etmiştir. İslam ise, huzurlular arasında terör ve yıkım ve bombalama yayımlayan ve insanların hayatlarını terör ve korku cehennemine dönüştürendir.

        Ateistler iddialarına göre insanlar barışçıl, güvenli ve huzurlu bir yaşamı elde etme için tek çareyi bu iki dini insanların hayatlarından kaldırılmalıdır.  Ama bunlar bize söylemiyorlar ki:  dine yakından veya uzaktan hiçbir bağı olmayan ve ateistler ateşlediği savaşların sonucu nedir?

Eski çağdan beri din mağdurlarının sayısını gözden geçirdiğimizde modern sosyal mezheplerin mağdurlarına yüzde birine eşit olmadığına bulunacağız. Hâlbuki hiç biri kanıtlanan hatta uygulaması imkânsız olduğuna dair herhangi ‎bir şüpheye olmayan ‎ sahte kehanetler uğruna öldürülmek ya da sürülmek ve yahut ‎işkenceden dolayı milyonlarca insan kayıp olunmuştur..

Dinin geleceği ve din mesajı gerçekleşmesi için din adamlar ve âlimlerine verilen emaneti konusunda endişelerimden uzun bir şekille ifade ettiğim için sizlerden özür dilerim.  Hepimiz, din yıkımına ve içeriğinden boşaltmaya hazırlayan, maalesef gençlerin davranışlarında kök salan, toplumun haklı olarak görülen ve küreselleşme tarafından teşvik edilen bu ahlaksız hazırlıkları görmekteyiz.  

Bu hazırlıklarer ya da geç inananlar ve ateistler arasında şiddetli bir savaşa neden olacaktır. Bugünkü semavi dinlerin sorunu kendi aralarında çatışmayla meşgul olmakla çözülmeyecektir. Bana göre çözümün yolunda ilk adımı dinler aralarındaki gerginliği kaldırmaktır. Dinlerin düşmanlarıyla uzun bir savaşla karşı karşıya ve herkesi yutmaya iyi hazırlanmış bir canavar önündeyken olumsuz etkileri taşımamızı veya çağırmamızı doğru olmayan tarihi mirası bir kenara bırakmak gerekir..

Dini kurumlar arasındaki karşılıklı bilgi ve anlayış amacıyla Ezher,  bizzat Avrupa'daki büyük dini kurumları, Vatikan, Londra, Cenevre, Floransa, Paris ve Berlin’deki din liderlerle bir araya gelmeye çalıştı. Bunun yanında Ezher’in barış  kafileleri Asya, Avrupa, Afrika ve Amerika'da dünyanın birçok başkenti gezdi.

Beyler beyanlar! Biz, burada Ezher’de kardeşlerimiz ve Mısır'da Hıristiyan vatandaşlarımız için gece gündüz çalışıyoruz.  Ezher kalbinde ve şeyhliğinde bulunan « Mısır ailesinin evi-»ne bir göz atınız.   Ayrıca, Ezher tarafından tamamen terkedilen azınlık ve azınlıklar terimi yerine vatandaşlık terimi öneren Ezher vatandaşlık ve birlikte yaşama son duyurusunu da okuyabilirsiniz.  Onlar bana göre yerde fiili iki adım olduğunu  ve inşallah onlardan sonra  başka adımlar atılacaktır..

Sevgili kardeşlerim, İslam ile terörü bağlayan ve Müslümanlar kendi vatandaşlarından Hıristiyan kardeşlerini zulmetmekle suçlayan medyanın yalanlarınainanmamanızı rica ederim. Ezher veya İslam son iki terörist bombalamanın arkasında olduğu en yeni iftiraları ve iddialarına kulak asmamanızı umarım. Olayları ve olayların ötesinde doğru bir şekille okuyan aklı başında herkesi böyle yalanları inanmaz. Bütün sınırlarını aşan bu yalanlara cevap vermekte değerli zamanınızı boşa harcamayı istemiyorum.

        Ama sadece hesapla kanıtlanmış tek bir gerçeğe ilginizi çekmek isterim. Bu gerçek terörizm Hıristiyanlardan önce Müslümanları öldürmektedir.

Eğer safsata ve tartışmalara kabul etmeyen bir kanıtıisterseniz, istatistikler ve izleme merkezlerine gidiniz. Özellikle Mısır, Irak ve Suriye'de Müslümanlar ve Hıristiyanlar kurbanlarının sayısını karşılaştırınız. O zaman bileceksiniz ki terörün dini veya vatanı yoktur.

        Terör kanasusuzluğunda döktüğü kanı Müslüman veya Hıristiyan veya ateiste ait olduğunu önemsemez. Onun hedefi vatanların istikrarı vurmaktır. Bu hedefe ulaşmak için bir cami veya kilise ya pazar veya sıradan barışçıl insanların herhangi toplamından araç almaktadır.

Ezher,Cenevre’de Dünya Kiliseler Konseyinden İslami fobi olgusuna karşı bir çağrıya sahiplenmesi ümit ediyor.  Bu çağrı,1982 yılında Sri Lanka başkenti Kolombo’da Kiliseler Konseyi ve Uluslararası İslam Konferansı arasındaki Konsey'inde başlayan Hıristiyan-Müslüman ilk resmi diyaloğun yolunda attığı övülen adımların devamı sayılmaktadır.  Sizlere tekrar Mısır'a hoş geldiniz derim. Cömertliğinizden kaynaklanan ve her Mısırlı kalbine aziz olan bu ziyaretinizden dolayı çok teşekkür ederim.

Sabırla dinlediğiniz için çok teşekkür ederim.

 

Allah'ın selamı, merhameti ve bereketi sizin üzerinize olsun..‎

 

Ezher Şeyhliğinde yazıldı:

Recep 1438 H.-Nisan 2017

Şeyhü’l Ezher

Prof. Dr. Ahmed Et-Tayeb

 

Print
5013 Rate this article:
No rating

Please login or register to post comments.

أقسم بالله العظيم أن أكون مخلصًا لديني ولمصر وللأزهر الشريف, وأن أراقب الله في أداء مهمتى بالمركز, مسخرًا علمي وخبرتى لنشر الدعوة الإسلامية, وأن أكون ملازمًا لوسطية الأزهر الشريف, ومحافظًا على قيمه وتقاليده, وأن أؤدي عملي بالأمانة والإخلاص, وأن ألتزم بما ورد في ميثاق العمل بالمركز, والله على ما أقول شهيد.